22 Ocak 2012 Pazar

ORTA DOĞU’NUN PARİS’İ: BEYRUT

Kurban Bayramı öncesi karar vermekte geç kaldık, oraya mı gidelim buraya mı gidelim derken, vize gereken ülkelere gidemeyeceğimizi anladık ve Beyrut'a gitmeye karar verdik.  Tur şirketi ismi ve havayolu ismi vermeden havaalanında başımıza gelenleri paylaşmak istiyorum.
4 Kasım 2011 Cuma gecesi Sabiha Gökçen'den saat 20.30 da uçağımız kalkacak. Bir gün öncesi tur rehberi arıyor ve havanın bir gün yağmurlu olacağını,  ona göre kıyafetleri ayarlamamız gerektiğinin bilgisini veriyor ve kalkıştan 2 saat önce havaalanında buluşuyoruz deniyor, her şey süper. Bayram öncesi Cuma günü trafiğini de düşünerek saat 16.00 gibi Levent istikametinden çıkıyoruz Fatih Sultan Mehmet Köprüsü içler acısı bir durumda, uzatmadan saat 17.30 da havaalanındayız. Güvenlik kapısında en yakın arkadaşlarımızla karşılaşıyoruz onlar da Beyrut'a gidiyorlar aynı turdayız hadi diyoruz biz önden işlemleri yapalım bir yerlerde kahve içeriz tur rehberine de telefon açar ,işlemleri yaptığımızı söyleriz. Görevli kıza pasaportları uzatıyoruz ve sonrası;

                    Siz 20.30 uçağında gözükmüyorsunuz.
                    Nasıl yani?
                    Gerçekten kayıtlarda adınız yok, bu akşam iki uçak kalkacak, bir de ona bakayım, evet siz bu uçaktasınız.
                    Saat kaçta bu uçak?
                    Saat 18.45 de. Yalnız acele edin beş dakika sonra işlemleri kapatıyorum.
                    Ama bizim gelecek arkadaşlarımız var, hiç kimsenin bu durumdan haberi yok

diyerek arkadaşların hepsinin soyadlarını söylüyoruz, kızcağız tek tek bakıyor,  hepsini anlaşmış gibi aynı uçağa yani 18.45 uçağına aktarmışlar, arkadaşlar tek tek aranıyor,  bu arada saat 18.15 olmuş, arkadaşlar koştura koştura kapıdan girmeye başlıyorlar , gecikecek gibi olanların pasaport numaralarını telefonla alıp işlemleri yaptırıyoruz ve İstanbul'un muhtelif yerlerinden gelen 5 aile toplam 13 kişi enteresan bir şekilde 10 dakika içinde buluşup, işlemleri yaptırıp, koşmak değil adeta uçarak uçağa biniyoruz. Uçakta, işleri yoluna koymanın verdiği bir gevşemeyle ,

                    Ya, fena da olmadı 2 saat önce gidiyoruz, gider bir güzel kebap yeriz.
                    Ya, arkadaşlar, biz istesek bu kadar kısa sürede toplanamazdık, bunda bir iş mi var,  ya bu uçak düşerse?
                    Düşünsenize, kamera kayıtlarında koşuyoruz uçağa yetişebilmek için meğersem ecelimize koşuyormuşuz.
                    Gazete başlıkları '' Yetişemeselerdi ölmeyeceklerdi'' ''Ecel onları aynı uçakta yakaladı''
'' Her şey kader ''   vs . vs   diye geyik yaparken anonsla alçalmaya başladığımızı , yerlerimize oturmamızı ve dağıtılan formu doldurmamızı, istediler. Eşimin formunu doldurmaya başladığımda ve pasaport numarası kısmına geldiğimde eşimin pasaportuyla başka bir arkadaşımızın pasaportunun karıştığını ve birbirlerinin pasaportlarıyla güvenlikten geçtiklerini gecikmeli olarak anlamış olduk ve kapıdaki görevlinin arkadaşımızın pasaport resmine neden uzun uzun baktığını yeni anladık. Saat 20.30 da Beyrut Havaalanı'na indik , uçak düşmedi, biz sağsalim, tek parça olarak Beyrut'a vardık.

Havaalanında tabi biraz gerilmeye başladık. Askerler , askerler, değişik renkte kamuflaş desenli üniforma giymiş , eli tüfekli askerler. Fakat bir süre sonra hiçbir problemle karşılaşmadan havaalanından çıktık ve otobüsü beklemeye başladık, hava çok soğuk değil, hafiften yağmur atıştırıyor, tatil sen ne güzel bir şeysin, hiç bitmesen olmaz mı?
 


WELCOME TO BEIRUT

Havaalanı, Beyrut merkeze çok uzak değil , takribi 15 dakikada merkeze vardık. Geriye dönüp karanlıkta ne hatırladığımı kendime sorduğumda, altın rengi ışıkların altında parıldayan mavi bir kubbe ve minareler, hemen yanında yer alan bir kilise. Daha sonra otobüsle tek yönde trafiğin aktığı veya akmaya çalıştığı bir caddeye giriyoruz. '' Al Hamra'' Daha sonraları da bu caddede trafiğin aktığını hiç görmedim. Trafik kuralı diye bir şey yok zaten Beyrut'ta, bizden kötüler bu anlamda. Aniden direksiyonu önünüze kırıveriyorlar , şerit denen bir şey de yok bizden farkları ''sinirli'' değiller, ''söylenip'' geçiyorlar , doğruyu söylemek gerekirse öyle trafik yüzünden  kavga dövüş de görmedik. Otelimiz Al Hamra caddesinin bir arka sokağında olduğundan bu caddeye tatil boyunca mecburen uğramak zorunda kaldık fakat bu caddeden mecbur kalmadıkça taksiyle geçmedik. Al Hamra bölgesini , İstanbul'daki bir bölgeyle kıyaslamak istersek '' Osmanbey'' gibi denebilir. Tek yönlü bir cadde, sağlı sollu bizim alışveriş merkezlerinden tanıdık olduğumuz marka mağazaların yer aldığı bir cadde. Fiyatlar, İstanbul'la kıyaslarsak hemen hemen aynı belki biraz daha yukarıda. H&M, Miss Poem, Vera Moda, Jack Jones aklımda kalan ve bu bölgede yer alan mağazalar , özellikle bu mağazalarda vakit kaybetmek gereksiz. Oteli bu bölgede olanlar için akşamüzeri vakit geçirilebilir. Bu arada 1 LL(Lübnan Lirası) = 1. 22 TL gibi. Dolar da kabul ediyorlar fiyatları kasada otomatik olarak Dolar'a çeviriyorlar, para üstünü yerel para ile veriyorlar. Bu bölgede yemek açısından sıkıntı çekilmez, fast food , küçük kebapçılar, pizza , Starbucks ne ararsanız mevcut.

Beyrut'ta 1. gün

Arkadaşlarla tur şirketinin programında yer alan panoramik şehir turuna, öğlene kadar hem şehri rehberin ağzından tanımak hem de ne neredeymiş diye kendimize bir yön tayin edebilmek adına katıldık ve otelin bulunduğu arka sokaktan Al Hamra'ya çıkan sokakta gelişi güzel park edilmiş arabaların yüzünden caddeye 45 dakikada çıkabildik, ilk ve son Beyrut yumruksuz mahalle kavgasını  seyretme şansını elde ettik ve en sonunda mahallelilerin yardımı ile otobüsümüze engel olan arabalar karga tulumba yol kenarına alındıktan sonra yolumuza devam ettik. Beyrut'un merkezi turistik bölgeleri aslında yürüme mesafelerinde olduğu için her yere yürüyerek gitmeyi tavsiye ediyorum. Fotoğraf çekmesini sevenler için Beyrut sokakları bulunmaz bir hazine. Fakat makinayı kaptırmamak için dikkat etmek de gerekiyor zira her köşede askeri nokta var. Makinelerin pilleri akşamdan muhakkak şarj edilmeli. Otobüsle 5 dakikalık bir mesafeyle Downtown bölgesine ulaşılıyor. Taksiler genelde 10 Dolara gidiyorlar, fiyatta muhakkak pazarlık edilmeli. Barikatlarla çevrili bu bölgede Ömer Camisi, Mecidiye Camiisi, Parlamento Binası, Birleşmiş Milletler Binası, tarihi Yunan Ortodoks ve Katolik kiliseleri, Osmanlı Saat Kulesi, Al Amin Camii ve Roma İmparatorluğundan kalma kalıntılar bulunmaktadır. Bu bölge ''Solidere'' olarak anılıyor.
Solidere, savaş sırasında oluşan tahribattan şehir merkezini kurtarmak ve Şehri eski güzel günlerine döndürmek isteyen Lübnan Parlamentosunun, dönemin başbakanı Hariri önderliğinde kurduğu mühendislik şirketinin adı.
Bu bölgeye bugün ''Özgürlük Meydanı- Palace de Etoile'' deniyor.
Ben burada gezilecek bölgeleri anlatırken tamamen bölgeyi bilmeyen birine anlatıyormuşum gibi aktarmak istiyorum ve akşam gördüğüm, Downtown bölgesinde yer alan mavi kubbeli '' El Amin '' camisini esas alarak yerleri tarif etmek istiyorum. Caminin ana kapısının hemen yanında 2005 yılında suikastte hayatını kaybetmiş dönemin başbakanı Refik Hariri ve korumalarının adına kurulmuş bir çadır bulunuyor. Caminin ana kapısına sırtımızı verirsek yolun hemen solunda '' Virgin Music Store' yer alıyor. Mağazanın en alt katında Çin malı oyuncaklar , üst katlarda arapça kitap, dvd, cd vs. bulunmakta özel bir şey aranmıyorsa muhakkak gidin görün denecek bir yer değil. Virgin Market ve El Amin Cami'sinin hemen arka tarafları ''Downtown''. Bu bölgenin camiye yakın yerlerinde restore edilmiş binaların altlarında cafeler yer alıyor. Muhakkak tavuklu (bol sarmısaklı) ve etli dürümlerini ve taze sıkılmış meyve sularını deneyin. Bir de bu kafeler nargileleri ile meşhur. Bu bölgedeki sokaklar trafiğe kapatılmış , yeniden restore edilmiş, fazla uzun olmayan, birbiriyle kesişen çok hoş sokaklar. Tarihi dokuyu içinize çekiyorsunuz, neredeyse her bir kareyi fotoğraflamak istiyorsunuz. Chanel, Rolex vs gibi hemen hemen dünyaca  ünlü bütün markalar bu sokaklarda sıralanmış. Bu sokaklardan denize doğru devam ettiğinizde tarihi doku değişiyor, modern binaların sıralandığı farklı bir doku boy göstermeye başlıyor hangi sıfat uygun olur dersek '' ihtişam = paranın gücü Palmiyelerin arasında cam giydirme 20-25 katlı yeni , görkemli residanslar. Bu bölgenin adı '' Corniche – Sahil ''  St George Körfezinden başlayarak, Güvercinlik kayalıklarının bulunduğu Rauche'ye kadar devam eden, Akdeniz'e nazır sahil yolu koşanlar,  bisiklete binenler, yürüyüş yapanlar için ideal bir yol. ''Hard Rock Cafe'' bu sahil şeridinde, Pazartesi akşamları '' chicken &chips'' gecesi , önceden rezervasyon yaptırmak lazımmış, fix fiyat 20 USD Dolar'ı. Biz gitmedik , pişman oldum , gece o büyüleyici manzarayı görmek isterdim. Sahil şeridinde Beyrut için büyük önem taşıyan ''St George Hotel ve Yatch Club'', üzerinde STOP SOLIDERE yazısıyla savaş sonrası yenilenme çalışmaları sırasında hükümetten hiçbir destek alamamasından dolayı hayalet bir bina olarak savaşın tüm tahribatını gözler önüne seriyor. Ancak otelin önünde bulunan Yatch Club ve Marina'nın işletilmekte olan havuzunda marinaya nazır kahve içilip, yorgunluk  gidermek mümkün. Gece Hıristiyan bölgesi olan ''Aschrafieh Cadde'' sindeyiz, artık yorulduk, bu bölgede yer alan ABC Alışveriş Merkezi'nde yemek yiyip otele dönüyüruz.
ABC Mall en büyük alışveriş merkezleriymiş özellikle gidilir mi diye soracak olursanız bence hayır fakat bayanlar alışverişsiz duramazlar , giriş katında bayan iç giyim mağazaları yer alıyor ve Türkiye'de olmayan markalar var.
     
 
Beyrut'ta 2.gün

Jeita – Harissa – Byblos
Biz bu turu Beyrut'a geldiğimiz turizm firması ile yapmadık. Kendimiz otelin resepsiyonu aracılığı ile ''Allo Taxi'' firmasından araç kiraladık ve kendi kafamıza göre hareket ettik,sabah erken hareket ettik, iyi de ettik zira Jeita ve Harissa'da bilet alırken sıra oluyor. Merkezden araba ile takribi yarım saatlik bir  mesafe ile Jeita'ya geldik.
Jeita,  Beyrut'un 18 km kuzeyinde ve Nahr Al Kabl vadisinde yer alıyor, dünyanın 7. doğa harikası adayı ve 2 ayrı mağaradan oluşuyor. Mağaralardan biri 9 km'yi bulan yer altı sistemi ile dünyanın en büyük sarkıtına sahip diğeri ise Lübnan'ın içme suyunu sağlayan Nahr Al Kalb ırmağının kalbini oluşturan Alt Mağarası.  Bu mağarada sala benzer bir taşıtla kısa süreli, gizemli bir tur yapma  şansınız var, bu çocukların çok hoşuna gidiyor. Görülmeye değer bir doğa harikası.
Harissa'ya, Beyrut'un sayfiye yerlerinden Jounieh'den teleferikle çıkılıyor ve buradan Jounieh koyu kuşbakışı izleniyor. Tek espri kuşbakışı manzara mı , tabiki hayır. Benim gibi yükseklik korkusu ve panik atağı olan biri için tam bir macera. Önce güzel bir sıraya giriyorsunuz, kalabalık mı kalabalık. Sizi alıyor bir düşünce. Küçücük maximum 4 kişinin sığdığı renkli kabinler. Biri geliyor biri gidiyor. Lunapark gibi....
Dakika tutuyorum, gözüme bir kabin kestiriyorum tepeye çıkana kadar kaç dakikada çıktığını tutuyorum 5-6 dk. Bana göre uzun bir süre ya elektrikler kesilirse, düşünmek bile istemiyorum ama kaçamam. Bir yanım binmek istiyor diğer yanım korkuyor. Yaklaşık 20 dakika kendime işkence ettikten sonra biz dört kişi biniyoruz, ben hemen yüksekliğe arkam dönük olacak şekilde pozisyon alıyorum ama beklediğim gibi olmuyor. Elektrikler kesilmiyor, yağmur yağmasına rağmen çok sallamıyor, güle oynaya yukarıya çıkıyoruz.
Manzara müthiş, elleri açık , şehri kutsayan heybetli bir Meryem Ana Heykeli bizleri bekliyor. Fotoğraflar çekiliyor, manzara seyrediliyor sonra tekrar bir yarım saat beklendikten sonra tekrar dönülüyor. Benim için Harissa, telefrik ve korkuyu yenmek demek. Karnımız artık yavaş yavaş acıkmaya başladı ve turun son durağı olan Byblos'a hareket ediyoruz.
Byblos, Unesco Dünya Mirası Listesinde yer alan antik bir kent ve Beyrut'a 40 km uzaklıkta. Fenike dönemine ait Büyük Tapınak,Obeliskli Tapınak,Bealtis Tapınağı ve Haçlılar döneminde inşa edilen Byblos Kalesi bulunuyor.O kadar açız kigezmeyi erteleyip hemen yemek için ''Pepe Balık ''a kendimizi atıyoruz. Önceden rezervasyon yaptırmıştık, hava limonata gibi dışarıda oturuyoruz , dostlarımızla beraberiz. Daha başka Allah'tan ne isteriz ki. Yemekten sonra dar sokaklarda dolaşıyoruz, günbatımını fotograflıyoruz , harika bir gün geçirdik. Yorgun bir şekilde arabaya biniyoruz herkes şekerleme modunda , akşam ve bayram trafiği de İstanbul'u aratmayacak yoğunlukta. Ben yolda  oyun bozanlık yapıyorum, ertesi gün son günümüz ve planlanan Baalbek turuna katılmak istemediğimi ve Beyrut'u yavaş çekim tekrar içime sindirmek istediğimi söylüyorum galiba arkadaşlarında Baalbek'e gitmek gözlerinde büyüyor ve biz 3. ve son günü Beyrut merkezde geçiriyoruz.
Baalbek, gidip görmedik fakat kısa bir bilgi aktarmak isterim. Unesco Dünya Koruma listesinde ve Beyrut'a 85 km uzaklıkta. İnşa edilen tapınaklar Roma Dönemi'nden kalma ve dünyanın en önemli Roma kalıntıları.
 
Lübnan Mutfağında ne nedir?
Mezeler

Humus = Haşlanmış nıhut ezmesi, tahin, limon, zeytinyağı
Babagannuş = kızarmış patlıcan,domates,soğan,suman,limon ve zeytinyağı
Mütebbel = Patlıcan ezmesi
Tabule = Maydonoz,domates,soğan,bulgur,limon,zeytinyağı

Salatalar
Fattuş = Semizotu, domates, salatalık, limon, sirke, zeytinyağı, sumak, ekmek
Zahter = Zahter otu, domates,soğan, tuz, zeytinyağı

Ara Sıcaklar
Kibbinai = Çiğ kıyma, sembusek - içi kıymalı, peynirli veya ıspanaklı börek
Kibbe = İçli köfte
Labne = Beyaz peynir
Yoğurt ve Zeytinyağlı yaprak sarma

Ana Yemekler
Lebeniye = Yoğurtlu nohut çorbası
Kibbe lebeniye = İçli köfteli, yoğurtlu nohut çorbası
Falafel = Kızarmış soğanlı nohut köftesi
Tavuklu pilav
Maluf = Fasulye ezmesi
''Kebaplar bize oranla daha az yağlı''

Tatlılar
Ashta = Kaymak üzeri bal, peynirli ve kaymaklı künefe
Baklava,fıstıklı,cevizli tatlılar ve hurma